6 Radyasyonun
Yaşantımızdaki Yeri
Son elli yıl içerisinde
radyasyondan faydalanılarak yapılan çalışmalar yaşam standartlarımızın
gelişmesine önemli katkılarda bulunmuştur. Bu bölümde, radyasyonun
hangi alanlarda ne şekilde kullanıldığını ve bunun sonucu olarak
ne kadarlık bir radyasyon dozuna maruz kalınacağını açıklamaya
çalışacağız.
|
Şekil
6.1 X Işını Radyografisi |
Tıbbi alandaki radyasyon
uygulamaları, radyasyonla görüntü elde edebilme ve radyasyonun
hücre veya tümörleri yok edebilme yeteneğine sahip olması temeline
dayanır. Bu iki özelliğinden dolayı radyasyon hastalıkların
teşhis ve tedavisinde önemli rol oynar. Radyasyonun tıbbi alanda
halen kullanılmakta olan ve gün geçtikçe geliştirilen en eski
çeşidi X ışınlarıdır. Genellikle hastalıkların teşhisi amacıyla
kullanılan X ışınları, Şekil 6.1’de görüldüğü gibi, hastadan
geçirilerek hastalıklı bölgenin görüntüsü röntgen filmi olarak
da adlandırılan radyografi filmi şeklinde elde edilir. Tıpta
Radyoloji olarak adlandırılan bu yöntem hastalıkların
teşhisinde son derece yaygın bir şekilde kullanılmakta ve her
yıl X ışınlarıyla milyonlarca kişi muayene edilmektedir.
Vücuttaki organ veya dokuların
işlevleriyle ilgili çalışmalar yapmak üzere bazı radyoaktif
maddeler kullanılır. Bu yöntemle yapılan çalışmalar Nükleer Tıp
olarak adlandırılır. Bu tür çalışmalarda radyoaktif madde, vücuda
enjekte edildiği zaman incelenecek dokuda toplanmasını ve geçici
bir süre buraya yerleşmesini sağlayacak bir kimyasal madde ile
birleştirilir. Radyoaktif maddenin vücuttaki dağılımı veya akışı
Gama kamera adı verilen (Şekil 6.2.a) cihazlarla gözlenir. Bu
cihaz vücuda enjekte edilen radyoaktif maddeden salınan gama
ışınlarını algılayarak incelenen dokunun görüntüsünü oluşturur
(Şekil 6.2.b). Bu görüntünün incelenmesi sonucunda doku hakkında
bilgi edinilir. Bu tür teşhislerde maruz kalınan doz, radyoizotopun
cinsine ve miktarına göre değişir. Bazı tanısal amaçlı nükleer
tıp uygulamalarında hastaların maruz kaldığı etkin dozlar, tetkik
çeşidine ve ülkelerin tıbbi açıdan gelişmişlik seviyelerine
göre, Tablo 6.1 de özetlenmektedir.
a) |
|
b) |
Şekil
6.2 Nükleer Tıp Uygulamaları |
Tablo 6.1 Tanısal amaçlı nükleer tıp
uygulamalarında, ülke seviyelerine ve yapılan işlemlere göre,
hastaların maruz kaldığı etkin dozlar.[7]
İŞLEMLER |
KULLANILAN
RADYOİZOTOPLAR |
HER
BİR İŞLEMDE MARUZ KALINAN ETKİN DOZ (mSv) |
Seviye 1 |
Seviye 2 |
Seviye 3 |
Seviye 4 |
|
Kemik |
Tc99m |
4.5 |
4.5 |
4 |
4 |
4.5 |
Kalp-Damar |
Tc99m,
Tl201 |
8 |
8 |
12 |
12 |
8 |
Akciğer
perfüzyonu |
Tc99m |
1.5 |
2 |
2 |
2 |
1.5 |
Akciğer
ventilasyonu |
Tc99m,
Kr81m, Xe133 |
1 |
1 |
1 |
1 |
1 |
Troid |
scan |
Tc99m,
I131/I135 |
2 |
10 |
30 |
30 |
3.4 |
uptake |
I131,
I123/I125 |
15 |
20 |
30 |
30 |
15 |
Böbrek |
Tc99m,
I131/I123 |
1.5 |
3 |
3 |
3 |
1.9 |
Karaciğer/Dalak |
Tc99m |
1.7 |
2 |
2 |
2 |
1.7 |
Beyin |
Tc99m |
6 |
6 |
6 |
6 |
6 |
Her
bir işlemde hastanın maruz kaldığı ortalama etkin doz |
4.3 |
6.7 |
20 |
20 |
4.6 |
|
Şekil 6.3
Radyoterapi
Uygulamaları
|
Radyasyonun tıptaki bir
diğer kullanım alanı kanserli hücrelerin tedavi edilmesi çalışmalarıdır.
Tıpta bu uygulamalar radyoterapi olarak adlandırılırlar.
Yüksek enerjili X ışınları veya Co-60 ve benzeri gama ışını yayan radyoaktif
maddelerin kullanıldığı radyoterapide, radyolojide alınan radyasyon
dozunun binlerce katı radyasyon dozuna (kanserin türüne göre
60.000 mSv’e kadar çıkılabilir) ihtiyaç duyulur.
Sağlıklı hücrelerin de bu dozun tamamını almasını önlemek için
kanserli doku birkaç yönden ışınlanır (Şekil 6.3).
Radyasyonun tıbbi uygulamaları,
toplum için en çok radyasyon dozuna maruz kalınan yapay radyasyon
kaynağını oluşturur. Tıbbi uygulamalar sonucu halkın maruz
kaldığı yıllık ortalama radyasyon dozunun dünya ortalaması 0.3
mSv’tir [6].
6.2
Endüstriyel Uygulamalar
 Radyasyon
endüstriyel alanda oldukça yaygın bir şekilde kullanılmaktadır.
Örneğin, X ve gama ışınlarından yararlanılarak röntgen filmleri
çekilen endüstriyelürünlerin (borular, buhar kazanları, her
türlü makine aksamları, vs.) herhangi bir hata içerip içermediği
tespit edilebilmektedir. Bu işlemler, özel olarak imal edilmiş
X ışını üreten veya gama ışını yayan radyoizotop içeren cihazlarla
yapılmaktadır. X ışını ile yapılan çalışmalar X ışını grafi,
gama ışınları ile yapılan çalışmalar ise gama grafi olarak,
her ikisi birden radyografi olarak adlandırılırlar.
Radyografi çalışmalarının
yanısıra yine birçok sanayi ürününün (demir, çelik, lastik,
kağıt, plastik, çimento, şeker, vs.) üretim aşamasındaki seviye,
nem ve yoğunluk ölçümleri radyasyondan yararlanılarak yapılmaktadır.
|
Şekil
6.4 Bir Tıbbi Ürünler Sterilizasyon Tesisi |
Tek kullanımlık
atılabilir tıbbi malzemelerin Şekil 6.4’de bir örneği gösterilen
özel tesislerdeki radyasyonla sterilizasyonu
(mikroorganizmalardan arındırılması), klasik sterilizasyon
yöntemlerine göre kıyaslanmayacak derecede başarılı ve çok daha
güvenilir olarak gerçekleştirilmektedir. Yine benzer tesislerde
yapılan gıda ışınlamaları ile yiyecek maddelerinin daha uzun
süre dayanmaları sağlanmaktadır.
Radyasyonun zirai alanlarda
kullanılması genellikle tohum ıslahı şeklinde olmaktadır. Radyasyondan
yararlanılarak mutasyona uğratılan tohumlar daha verimli ve
dayanıklı hale getirilmektedirler.Akarsularda debi ölçümü, barajlarda
su kaçaklarının tespiti, yeraltı sularının hareketlerinin takibi
gibi diğer endüstriyel uygulamalar radyasyon sayesinde hem daha
ucuz hem de daha kolay bir şekilde yapılmaktadır. Yukarıda kısaca
anlatılmaya çalışılan endüstriyel uygulamaların yanısıra radyasyon
üniversite ve diğer araştırma merkezlerinde araştırma amaçlı
olarak yaygın bir şekilde kullanılmaktadır (Şekil 6.5).
Şekil 6.5 Radyasyon
barajlardaki su kaçaklarının tespitinde kullanılır
6.3
Radyoaktif Serpinti
Atmosferde
gerçekleştirilen nükleer bomba denemeleri sonucu meydana gelen
radyoaktif serpintiler, radyoaktif çevre kirliliğine neden olan
en büyük yapay radyasyon kaynağıdır. Ancak 1960’lı yılların
başlarında bu yolla maruz kalınan radyasyon dozu günümüzde nispeten
azalmıştır. Radyoaktif serpintilerden maruz kalınan yıllık ortalama
dozun dünya ortalaması 0.007 mSv’dir [6]. Bununla birlikte,
yer üstü ve hatta yer altında yapılan bu tür denemeler bölgesel
kirliliğe neden olmaktadır.
6.4 Nükleer
Güç Santralleri
Özellikle
son zamanlarda sıkça tartışılmakta olan nükleer güç santralleri,
günümüzdeki küresel enerji üretiminin %15.9’unu sağlamaktadır.
Avrupa Birliği ülkelerinde bu oran %30’lara ulaşmaktadır. Fransa
sahip olduğu enerjinin %76.4’ünü nükleer güç santrallerinden
karşılamaktadır. 1999 yılı itibarıyla çoğu gelişmiş olan 31
ülkede toplam 438 nükleer güç santrali bulunmaktadır. Bunlara
ilaveten de halen 11 ülkede 33 santralin yapımı devam etmektedir
[9]. Uranyumdan oluşan nükleer santral yakıtının madenciliği,
işlenmesi, santralde kullanılması ve atık haline geldikten sonra
depolanması esnasında çevreye çok az miktarda radyoaktif madde
salınır. Bu salınımlardan maruz kalınan yıllık ortalama dozun
dünya ortalaması 0.008 mSv’dir [6]. Salınan radyoaktif
maddenin çeşidi ve katı, sıvı veya gaz şeklinde olup olmadığı
tamamen yapılan işleme bağlıdır. Örneğin, nükleer güç istasyonları,
besin zinciri ile insanlara ulaşan C14 ve S35
salarlar. Sıvı salınımlar, özellikle kabuklu deniz ürünleriyle
insanlara ulaşan radyoaktif maddeler içerirler. Bunlardan dolayı
maruz kalınabilecek yıllık doz 1 mSv ile sınırlandırılmıştır.
Bu doz, mevcut nükleer santraller civarında bu güne kadar yapılan
ölçümlere göre yıllık olarak en fazla 0.4 mSv’e kadar
çıkabilmektedir [6].Normal işleyişleri esnasında yukarıda da
belirtildiği gibi belli bir bölgesel kirliliğe sebep olabilen
nükleer santraller, meydana gelebilecek kazalar sonucunda da
çevreye bir miktar radyoaktif madde salabilirler. Dünyada bugüne
kadar önemli 3 nükleer santral kazası olmuştur. Bunlardan en
eskisi 1957 yılında İngiltere’de meydana gelen Windscale
nükleer santrali kazasıdır. Bu kazadan dolayı yetişkinlerin
maruz kaldığı radyasyon dozu 1 mSv civarında kalırken,
bölgede yaşayan ve yetişkinlere göre daha fazla süt tüketen
çocukların 6 mSv civarında bir radyasyon dozuna maruz
kaldıkları tespit edilmiştir. 1979 yılında Amerika Birleşik
Devletleri’ndeki Three Mile Island reaktöründe meydana
gelen kazada halkın maruz kaldığı en yüksek doz 1 mSv’i
geçmemiştir [10]. 1986 yılında eski Sovyetler Birliği’ndeki
Çernobil nükleer reaktöründe meydana gelen kaza bugüne
kadar meydana gelen bu kazalar içinde çevreyi en çok etkileyen
kaza olmuştur. Bu kazada salınan radyoaktif maddeler hemen hemen
bütün Avrupa’ya ve hatta uzak bölgelere yayılmışlardır. Reaktörü
çevreleyen 30 km.’lik alan içerisinde yaşayan binlerce insan
yüzlerce mSv’lik radyasyon dozuna maruz kalmış ve bu nedenle
100.000’den fazla insan ilk üç hafta içerisinde bölgeden tahliye
edilmişlerdir. Reaktörden çıkan radyoaktif bulut ülkemize de
ulaşmış ve bazı bölgelerde yağan yağmurlarla birlikte yere inerek
besin maddelerinin kirlenmesine neden olmuştur. Bunun sonucu
olarak da kazadan sonraki ilk yıl içinde ortalama olarak yetişkinler
0.5 mSv ve 0-1 yaş arası bebekler 0.147 mSv’lik
bir radyasyon dozuna maruz kalmışlardır. Trakya bölgesinde
Bulgaristan ile Yunanistan sınırı boyunca ve Doğu Karadenizin
bazı kesimleri radyoaktif bulutun geçişi süresince fazla yağmur
aldıklarından buralarda yaşayan ve kritik grup olarak adlandırılan
100.000 kişilik bir topluluk ülke ortalamasının üzerinde bir
doza maruz kalmışlardır. Bu grupta bulunan yetişkinlerin 0.6
mSv ve 0-1 yaş arası bebeklerin ise 0.350 mSv’lik
bir ortalama radyasyon dozuna maruz kaldıkları tespit edilmiştir
[11].
6.5
Tüketici Ürünleri
Televizyonlar,
duman dedektörleri, fosforlu saatler, paratonerler ve lüks lambası
fitilleri gibi bazı tüketici ürünleri az miktarlarda da olsa
radyoaktif madde içerirler. Kömür ve fosfat kayaları uranyum,
radyum, potasyum-40 ve toryum içerirler. Fosfatın gübre ve kömürün
yakıt olarak kullanılması esnasında çevreye az da olsa belli
bir radyasyon dozu verilir. Bu tür kaynaklardan maruz kalınan
yıllık ortalama dozun dünya ortalaması 0.0005 mSv’tir
[6].
|